Fatih Projesi

Kasım 14th, 2011 § Yorum yok

Fatih Projesi Katılımcı bir şekilde hayata geçirilmedir

Ülkemiz gündeminde bir yıldır FATİH (Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İlerletme Hareketi) projesi vardır. FATİH, MEB’in okullardaki bilgi teknolojisi kullanımını bir ileri düzeye götürme projesidir. Proje 3 yıllık bir süreçte tüm okullardaki İnternet altyapısını yenilemek, tüm sınıfları etkileşimli tahta ile donatmak ve her sınıfa/öğretmene bir dizüstü bilgisayar vermeyi hedeflemiş, bu daha sonra her öğrenciye e-kitabı (z-kitabı) destekleyen bir cihaza, bir tableti vermeye dönüşmüştür. Projeyi koordine etme görevi Tübitak’a verilmiştir. Bu ülkemiz için çok önemli bir projedir.
Başarılı olduğu takdirde ülkemize ciddi katkıları olacaktır: bilişimi etkin kullanan kuşaklar, daha eğitimli kuşaklar, bilişim insan kaynağı zenginliği ve ülkemizde bilişim sektörün gelişmesine önemli katkıda bulunacak, ülkemizin Bilgi Toplumuna yönelmesine önemli bir ivme verecektir. Bu projeyi başarılı bir şekilde hayata geçirmek hepimizin; başta MEB ve Tübitak olarak kamu, üniversiteler, bilişim ve eğitim sektörleri, ilgili STK’lar ve yurttaşların ortak sorumluğu ve görevidir. Bu nedenle, Fatih projesinin tüm paydaşların katılımı ile, saydam, planlı ve bilimsel bir şekilde hayata geçirilmesi gerekir.
En önemlisi de “Bilgisayar Destekli Eğitim” adı altında ülkemizde yaşadığımız önceki deneyler ve uygulamalardan edindiğimiz deneyimlerden ve başka ülkelerin deneyimlerinden yararlanmalıyız. Süreç, plan ve programlar, ortak akımızı ortaya çıkartmak için açık ortamlarda tüm paydaşların katılımı ile tartışılmalıdır. Biz İnternet Teknolojileri Derneği olarak 16. İnternet Konferansında (inet-tr) Fatih Projesine geniş yer vereceğiz.

Bilgi ve Bilişim teknolojilerindeki gelişmeler, İnternetle somutlaşmış, mobil teknolojiler ile yaşamın tüm boyutlarını değiştirmeye başlamıştır. Dünya yeni bir toplum biçimi olarak Bilgi Toplumuna yönelmiştir. Ülkemizde 2006-2010’u kapsayan “Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı”nı hazırlamış, kısmen hayata geçirmiş, yenisini hazırlama sürecindedir. Bu değişim yakınsama, mobil teknolojiler, ve sosyal ağlarla kamu yönetimi, siyasal katılım, halkla ilişkiler gibi alanları yeniden tanımlamaya başlamıştır.
Bunlara paralel olarak da eğitim alanında ciddi arayışlara girilmiştir. Bilişim eğitimi ve eğitimde bilişim sürekli bir inceleme, araştırma ve deney konusu olmuştur. Bu deneylerden birinde dünyanın farklı yerlerinde eğitim içeriğiyle yüklü dizüstü bilgisayarlar öğrencilere verilmiş, yanında taşıması ve eve götürmesi söylenmiştir. Bunun sonucunda öğrencinin motivasyonunda olumlu bir gelişme olmuş, ve bilgisayarın internete çıkabilmesi nedeniyle ailenin dünyaya bakışında bir değişme gözlenmiştir.
Bunun sonucunda “100$’lık dizüstü bilgisayar” projesi başlamış, daha sonra “Her Çocuğa bir Dizüstü” projesine dönüşmüştür. Proje istenilen hızda olmasa da yürümekte, Hindistan da 35$’lık Tablet projesine dönmüştür. Bu nedenle iyi düşünülmüş, planlanmış ve hayata geçmiş Fatih projesi ülkemiz için yararlıdır. Ama özellikle öğretim tasarımı boyutuna en az donanım için harcanan düşünce, enerji ve kaynak harcanacaksa.

Fatih projesi maliyeti yüksek bir projedir. Bu tür projeler yüksek risk içeren projelerdir; başarısız olma ihtimali ciddidir. Bu tür projele aşamalı olarak, kapsamlı araştırmalar, pilot uygulamalar sonrasında hayata geçirilmelidir. Donanım ve yazılımlar sürekli gelişmektedir. Bu nedenle farklılıklar kaçınılmaz olacaktır. Pilot aşamasında farklı seçenekler ve platformlar planlı bir şekilde denenmelidir. Farklı firmaların seçenekleri, firma ve MEB katkısıyla, bağımsız bilimsel kurulların denetiminde yeterli uzunlukta ve kapsamda bilimsel olarak denenmeli, sonuçlar açık ortamlarda tartışılmalıdır.
Bir büyük projenin başarısı için proje maliyetinin önemli bir kısmı araştırma ve geliştirmeye ayrılmalıdır. Ülkemizin eğitimde Bilgi Teknolojileri Kullanım stratejisi ortaya konmalı ve eğitim stratejisi ve Bilgi Teknolojileri stratejisi uyumlu olmalıdır. Fatih projesinin donanım boyutu göreceli en kolay boyutudur. Öğretmenlerin eğitimi ve kazanılması, müfredatın yeni teknolojilere uyarlanması, içeriğin hazırlanması, öğretim tasarımının dikkatlice yapılması, yeni teknolojilerin istediği özgürlük ve iş birliği ortamının oluşturulması işin en kritik boyutlarıdır.
Ülkemiz ilkokullarında yetersiz bir “Bilgisayar Eğitimi” başlamış, ama daha sonra bu seçmeli bir ders haline gelmiştir. Yine seçmeli olarak “Medya Okuryazarlığı” dersi sunulmuştur. Fatih Projesi başında Laboratuvarların kaldırılacağı söylenmişti. Benzeri bir şekilde Bilgisayar/Bilişim öğretmenlerin atanmasında isteksiz davranılmıştır. Bilişim eğitimi ciddiye alınmalıdır; sadece bilişim okuryazarlığı ile yetinilmemeli, işin temelleri, güvenlik, etik ve estetik boyutu öğretilmeli, içselleştirilmesi sağlanmalıdır. ABD’de saygın meslek kuruluşu ACM, lise fen kolundan mezun bir öğrencinin 6 bilgisayar dersi almasını önermektedir. Bu dersler bilişim kültürünün yanında bilişim sistemleri, programlamanın temelleri, ağ ve veritabanın temellerini içermelidir.
Bilişim/Medya/Bilgi okuryazarlığı yeniden tanımlanmalı, araçların ötesinde düşünce ve alışkanlık düzeyinde içselleştirmeyi hedeflemelidir. Öğrencinin okuduğundan bir anlam çıkartabilmesi, ve okuduğunun doğruluğunu tartabilmeyi öğrenmesi hayati önemdedir. Öğretmenlerin eğitilmesi, kazanılması, bu teknolojileri benimseyerek, gönül rahatlığı ile kullanması sağlanmalıdır; bu ise ciddi bir iştir; çok hızlı yapılamaz. İnternet farklılığı, çeşitliliği ve çok kültürlülüğü temsil etmektedir.
Müfredatın bir çerçeve ile yetinmesi, öğretmene ve öğrenciye farklı olabilme esnekliğini ve özgürlüğünü tanımalıdır. Mevcut kitapların elektronik ortama aktarılması, yani z-kitap, arzulanan e-kitap olmayacaktır. Teknolojiyi ve eğitimi anlayan, işin felsefesini iyi bilen uzmanlar e-kitapları yeniden tasarlamalıdır. Öğretmenler, internetde buldukları öğrenme nesnelerini, açık öğrenme malzemelerini rahatça kullanma ve onları geliştirme ve paylaşma özgürlüğüne ve ortamına sahip olmalıdır. İnternet ortamında bu ilkelerle tasarlanmamış ve uygulamaya geçmemiş her düzeydeki “öğrenme” ortamının ve programının, eski paradigmayı destekleyen yani hala merkezi bir kaynaktan bilgi yüklemesi yapmaya çabalayan uygulamaları ezip geçtiğini ve onları birer birer yok ettiğini görmekteyiz.

Ayrıca uygulanacak programın sürdürülebilirliği de daha en baştan “ana uygulayıcıları” yani “öğretmenleri” işin içine çekerek sağlanabilir. Donanım gereksinimlerinin belirlenmesi, MEB müfredat kazanımlarının düzenlenmesi, yeni ders senaryolarının oluşturulması, ancak bundan sonra hiç değilse eş güdümlü yapılması gereken tablet üzerine konacak malzemenin seçimi ve tasarımı, sınıfta uygulama şartları, ödevler, sınavlar, bakım, onarım.. vb. Öğretmenlerin bütün bu adımların her birinde yer almaması baştan projemizi kendi kendimize sabote etmemiz anlamına gelir. Bütün dünyadaki örnekleriyle araştırmalar “yukarıdan aşağıya” gelen en anlamlı ve etkileyici görünen “eğitim reformlarının” bile öğretmenleri bu biçimde işin içine dahil etmezsek onlar tarafından haklı gerekçelerle sabote edildiğini gösteriyor.
Tüm süreci yönetecek çeşitli Bilimsel Kurullar oluşturulmalı, sonuçlar açık ortamlarda tartışılmalı ve kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Buna özen gösterilmezse, sadece milyarlar heba olmaz, Türkiye ciddi zaman kaybeder, ve her birlikte hayal kırıklığı yaşarız. İlgili tüm paydaşları, Üniversiteler, Bilişim ve Eğitim STK’ları, uzmanlar, özel sektör, kamu, öğretmen, öğrenci ve velileri bu projeyi sağlıklı bir şekilde hayata geçirmek için çaba harcamaya davet ediyoruz. Hep birlikte, katılımcı, saydam ve bilimsel bir şekilde FATİH projesini hayata geçirebiliriz.


Mustafa Akgul

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ne yapıyorum ben!?

Fatih Projesi başlıklı yazıyı okuyorsun.

Üst Veri